çok güzel. Altına bir yorum girdim, şimdilik onay bekliyor orada. Buradan da paylaşmak istedim:
Doktora yaptığım enstitünün müdürü Susumu Tonegava, Nobel ödüllü bir hocaydı ve bir sohbette kendisine bir genç kadın araştırmacı arkadaşımız sordu: “Hem başarılı bir bilim kariyeri istiyorum, hem de çocuk sahibi olmak istiyorum, ne yapayım?” Tonegava’nın cevabını (mecburen yumuşatılmış bir) “İsveç’e git” diye özetleyebilirim. Adamın ne Japonya’da müdürlüğünü yaptığı enstitüde ne de kendi laboratuvarının olduğu Boston’da herhangi bir şey yapmak niyeti vardı. Açıkça söylenemese de bunun sebeplerinden biri şu. Bu gibi adamlar deli gibi çalışıp Nature, Science gibi dergilerde makale yayınlayacak eleman ister. Çoğu, yılda toplam 15 günden fazla izin bile vermez. Hele hamilelik, çocuk bakımı gibi şeylerle araştırmanın “aksaması”nı istemezler. Dolayısıyla ya erkek olacaksın (tabii bütün ev işlerini -varsa- karına yükleyeceksin) ya da “erkek gibi kadın”.
İsveç’i bilmiyorum ama yıllardır Finlandiya’dayım [bir yaklaşık sonuç :)]. Burada kadınların akademideki durumu kesinlikle daha iyi, mesela Finlandiya Akademisi burslarının %60’ı kadınlara gidiyor. Gördüğüm burs komitesi zaten tamamen kadındı. Ama bu, toplumun kadına bakış açısının bir yansıması aslında. Eşim, doktorası sırasında bebek beklediğini hocasına gayet rahatlıkla söyledi, hocası da gayet olumlu karşıladı. Kendi de 9 aylık babalık izninden işe yeni dönmüştü zaten 🙂
Kadın deyince aklına bir tek hamilelik ve çocuk mu geliyor diyebilirsiniz. Öyle değil tabii, ancak kadınların önüne çıkarılan birçok engel bunlarla ilgili. Doğaca ya da toplumca kadına yüklenmiş işleri mümkün olduğunca erkeklerin de üstlenmesi, bunların kariyerde yarattığı zaman kaybının telafi edilmesinin yararlı olacağını düşünüyorum.
Bir de kaç tane imla hatası yapmasaydım iyi olacaktı tabii.
Originally published at finlidegilfin.cagri.fi on January 13, 2015.