Bloğu yeniden canlandırmaya çalışırken, başımdan kısa zaman önce geçen bir hadiseyi aktarmadan edemeyeceğim. Zira bu hadise, hem sosyal medyada insanların ne kadar az delille suçlanabileceğinin, hem de bilgisiz kişilerin anonim şekilde nasıl bilirmiş gibi tavsiyeler verebileceklerinin çok açık bir örneği.
Twitter’da Akademik Etik adlı bir hesap var. Bu rumuz ile kimin yazdığı belli değil, ancak yazdıklarından akademik tecrübesi ve görgüsü çok sınırlı biri olduğunu tahmin ediyorum.
Benim bu şahıs ile etkileşimim, yazdıklarından birini eleştirmem ile başladı. İlgili tweette (şimdi silinmiş) öğrencilerin hocalarından gelen makale yazma önerilerini reddetmelerini tavsiye ediyordu hem de gayet saldırgan ve alaycı bir üslûp ile. Ne var ki akademide öğrenciler (hem y. lisans hem doktora öğrencileri), ister doçent ister profesör olsun hocalarıyla etkileşim halinde hem makale hem de araştırma fonu başvurusu yazarlar. Akademik kariyerlerinde çok işe yarayacak bu beceriler kolay kazanılmadığından buna erken başlamak önemlidir. (Üstelik hocanın başkasının yazdığını düzeltmesi, aynı şeyi sıfırdan yazmasından daha çok zaman alır, ancak öğrencinin bunu öğrenmesi için gereklidir.)
Bunu dile getirip önce bomboş bir cevap aldım, ardından da hakaret geldi:
Anlaşıldığı kadarıyla bu noktada Akademik Etik hesabının sahibinin, benim akademik kimliğime dair şüphesi oluşmuş. Kim bilir neden? Ama diyelim ki olabilir. Böyle bir durumda ben olsaydım, ilk iş olarak karşımdakinin kimliğine dair doğrulanabilir bilgiler aramaya başlardım. Ne var ki Akademik Etik hesabının sahibi hemen beni itham etmeye girişti, ve üstelik beni de blokladı ki cevap veremeyeyim:
Benim cevaplayamadığım tweetinde Serkan Anılır vakası diye söz ettiği, Japonya’da kendi yapmadığı araştırmaların, kendi yazmadığı tezlerin, makalelerin üzerine kendi adını yazarak doktora derecesi ve doçentlik almayı başarmış bir akademik sahtekâr. (Herhalde Japon üniversitelerinde kimse bu kadar cesur bir sahtekârlığın yapılabileceğine ihtimal vermiyordu ki adam doçentliğe kadar ilerleyebilmişti.)
Araştırması çok kolaydı
Beni bu ağır sahtekârlıkla itham etmeden önce benim akademik kimliğimi çok basit bir şekilde araştırabilirdi:
(1) Japonya’da çalışıp çalışmadığıma dair bir dakikalık bir internet araştırması ile orada adımı, hangi akademik konumda, hangi yıllar arasında çalıştığımı görebilirdi. Hattâ iyice emin olmak için, orada adı ve adresi belli olan hocama e-posta göndererek araştırma becerilerim hakkında ondan bizzat bilgi edinebilirdi. Belli ki bunları yapmamış.
(2) Oradaki çalışmalarım karşılığında bana verilen doktora tezinin izini, kamuya açık, resmî bulabilirdi. Belli ki bunu da yapmamış.
(3) Japonya’nın ünlü RIKEN enstitüsünde yaptığım araştırma, sinirbilim alanının en önemli ve prestijli akademik dergilerinden biri olan Nature Neuroscience‘ta yayınlanmıştı. makalenin yazarları arasında ilk sırada (ilk sırada, çünkü o araştırmaya en büyük katkıyı ben yaptım) adım ve soyadım açık-seçik yazıyor. Serkan Anılır’ın kâğıt üzerinde yapabildiğinin aksine, derginin sitesine kendi adımı yazdıramayacağım belli!
Üstelik, bu araştırma makalesini akademik derginin editörleri o kadar beğenmişti ki, bir firmaya bu araştırmanın video-özetini hazırlattılar. Yaptığım araştırmayı YouTube üzerinden bile bulmak mümkün, ama Akademik Etik bunu da yapmamış:
(4) RIKEN’deki çalışmalarım, iki makaleye daha katkı sağlamıştı (, ). Onlara da bakabilirdi. (Artık ‘yapmamış’ demekten yoruldum.)
(5) Japonya’dan sonra Finlandiya’da araştırmacılık yapmaya başladım. Meselâ Helsinki Üniversitesi’nin herkese açık, resmî sitesinde hem hem de mevcut. (Üstelik yukarıda verdiğim birçok bağlantı, liste halinde blogumda mevcut!)
(6) Burada yaptığım araştırmalar, şimdiye kadar üç akademik makalede yer buldu, hepsinde de adım açık-seçik yazıyor (, , ). Bir akademisyenin bu makaleleri bulması sadece birkaç dakika alır.
(7) Yukarıdakilerin hepsinden şüphe edilse dahi, hocalarımın makalelerimde yer alan iletişim adreslerinden onlarla temasa geçilebilir ve akademik performansımı onlardan doğrudan öğrenilebilirdi.
Akademik adını kullanan birisi yukarıdaki becerilerin hiçbirine nasıl sahip olmaz, anlamıyorum. Akademik literatürü bırakın, bildiğiniz web sitelerinde, YouTube’da dahi normal bir araştırmayı beceremeyen veya buna tenezzül etmeyen biri ile karşı karşıyayız. Üstelik, akademide bunca intihal varken gelip beni sahtekârlıkla itham etmek de apayrı bir yetenek!
Sükût ikrardan gelir
Peki sonra ne oldu?
(1) Ben blokluydum ancak başka kullanıcılar benim akademik kimliğimi gösteren bağlantılarla Akademik Etik‘in tweetine cevap verdiler. Bunlara karşı bir şey diyemediğinden olacak, Serkan Anılır ithamı bulunan tweet ertesi gün sessiz-sedasız silindi. Ne bir özür ne de bir açıklama ile…
Bana yönelik ithamları hatırlatıldığında Akademik Etik artık sessizlikle yetiniyor.
(2) Bana diş geçiremeyince benim yerime başkalarına sardı. Bir yandan komplo teorileri üretiyor, öte yandan başkalarının tezlerinde açık yakalamaya çalışıp tehditler savuruyor. Bunu benden önce de zaten yapıyor olduğunu bu vesileyle keşfettik. Aşağıda buna örnekleri, bana yapılanlarla birarada görebilirsiniz:
Bu sataştıklarından biri, hem akademisyen olan hem de yıllardır birlikte popüler bilim çalışmaları yaptığım arkadaşım Dr. Tevfik Uyar idi. O da kendine yönelik ithamları şöyle cevapladı:
Neden uğraştım?
Bu soru bana birkaç kere soruldu: Madem bu Akademik Etik hem akademiden ve etikten bu kadar uzak, neden ciddiye alıyorum?
Birincisi, halihazırda on binden fazla izleyicisi var, yani bu konudan anladığını sanan birçok kişi var. Bu takipçiler, farkında olmadan akademi hakkında da etik hakkında da büyük oranda yanlış bilgi elde ediniyorlar. (Arada sırada doğru bir şeyler yazabilir. Bozuk saat de günde iki kere doğruyu gösterir.)
İkincisi, yukarıda bahsettiğim gibi, bu hesap beni bırakıp başkalarına sardı. Herkeste benim (veya Tevfik) kadar sinir olmayabilir. Veya bu hesabın gelişigüzel ithamları, dikkatsiz kişilerce ciddiye alınıp masum araştırmacılara zarar verebilir.
Bu hesabın ne denli ciddiyetsiz olduğunun anlaşılması, yukarıdaki iki sebepten ötürü önemli. Bu yüzden bu yazışamalrın Twitter arşivlerinde kalmasını istemedim ve derli toplu olarak buraya taşıdım. Siz de ilgili tanıdıklarınıza aktarırsanız sevinirim.